Skip to main content

Türkiye’de yerel, ulusal ya da uluslararası alanda çevre çalışmaları yürüten sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere sağlık örgütlerinin de dahil olduğu çalışmalarla kömürlü termik santrallere karşı verilen mücadele son yıllarda oldukça güçlenmiş ve farklı birçok bilimsel çalışmayla da desteklenir hale gelmiştir. Kömürlü termik santrallerin insan ve çevre sağlığına,  iklim değişikliğine olan etkisini gözler önüne seren birçok olay, rapor, haberle çeşitli mecralarda sıklıkla karşılaşır olduk. Bu yazıda, bu etkileri içeren bilimsel verileri Türkiye genelinde aktarmakla beraber Çanakkale’de yapılması planlanan ya da kurulu santrallere dair verilerle örneklendireceğim.

Türkiye 2016 yılında elektrik üretiminin %33,8’ini kömürden, %67’sini fosil yakıtlardan elde etmiştir. Son 10 yılda kömüre dayalı elektrik üretimi iki kat, fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi ise %50 artış göstermiştir.[1] Bu sayısal verilerden yola çıkarak Türkiye’de üretilen enerjinin yarısından fazlasının iklim değişikliğinin ana tetikleyicisi olan fosil yakıt kaynaklarından elde edildiğini ve bu oranın büyük çoğunluğunu da kömürün oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte Türkiye’de 2015 yılında yapılan bir çalışmaya göre 68 kurulu ya da planlanan termik santral bulunmakta, örneğin sadece Çanakkale’de mevcutta 5 kurulu termik santral, 11 adet ise  planlanan termik santral vardır.

TMMOB Makine Mühendisleri Odasının Türkiye’de Termik Santraller 2017 raporuna göre; [2]Hava ve çevre kirliliğinin insan ve toplum yaşamına olumsuz etkilerini azaltmak, iklim değişikliğinin insan yaşamını tehdit eden, kuraklıklar, orman yangınları, beklenmedik zamanlarda yüksek yağışlar ve su baskınları, çok sert geçen kışlar vb. olumsuz etkilerini azaltmak, hızlı sıcaklık artışı eğilimini en çok 1,5-2 derece ile sınırlamak için; enerji tüketiminde fosil yakıtların payını mutlaka radikal bir şekilde düşürmek gerekmektedir.”Makine Mühendisleri Odası’nın yayınladığı raporda fosil yakıtlardan radikal anlamda vazgeçmenin gerekliliğinin vurgulanması, iklim değişikliğiyle mücadelede devletleri fosilden tamamen vazgeçmeye çağıran sivil toplum kuruluşlarının haklı mücadelesini desteklemektedir. Peki neden fosil yakıtlardan hızlıca vazgeçmeliyiz sorusuna kısaca şöyle cevap verebiliriz; fosil yakıtlarla artan havadaki karbon miktarı; küresel anlamda ısınmayı arttırmakta ve iklim değişikliğini doğrudan tetiklemektedir. Fosil yakıtlar yalnızca Türkiye’de enerji üretiminde %67 oranında bir paya sahip. Bu oranın ise neredeyse yarısı  kömüre ait. İklim değişikliğiyle mücadele sürecinde bireyler olarak yaşadığımız yerellerde sorumluluğumuzu almalı ve çözüm için atılacak adımları planlarken; henüz planlama aşamasında olan santrallerin kurulumuna itiraz etmeyi ciddiyetle düşünmeliyiz. Örneğin yerel, ulusal ve uluslararası kuruluşlar tarafından takibi yapılan ve Çanakkale Yenice’de kurulmak istenen Çırpılar Termik Santrali’nin uzun mücadele sürecinde geldiğimiz noktada, ÇED olumlu kararı yerelde Kazdağı Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ve Ziraat Mühendisleri Odası, ulusalda TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) tarafından  dava edildi ve dava süreci takip ediliyor.

Termik santrallerin iklim değişikliğini doğrudan tetiklemenin yanı sıra hava kirliliğini arttırarak insan sağlığını da tehdit ettiği açıkça ortadadır. Başta hala işletmede olan ve yeni yapılması planlanan kömürlü termik santrallerden kaynaklı olmak üzere, hava kirliliğinin yarattığı çevre ve sağlık tehditlerine karşı temiz hava hakkını savunmak amacıyla 2015 yılında kurulan Temiz Hava Hakkı Platformu ve TEMA Vakfı tarafından 2017 yılında yapılan bir çalışmaya göre; Çanakkale’de planlanan tüm santraller yapılırsa termik santrallerin yaratacağı hava kirliliği yılda 1.130 erken ölüme* mal olacak. Bunun yanı sıra rapordaki modelleme sonucuna göre; santral emisyonları (salım), Çanakkale ve çevresinde havadaki zehirli parçacık madde ve NO2 konsantrasyonlarını (birikim) arttırarak, felç, akciğer kanseri, yetişkinlerde kalp ve solunum yolu hastalıkları ile çocuklarda solunum yolları semptomlarında artışa ve dolayısıyla bu hastalıklardan kaynaklanan erken ölümlere neden olabilir. [3] Yine Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (Health  and Environment Alliance)’ın 2015 yılında yürüttüğü araştırmaya göre; Türkiye’de kömür yakıtlı santrallerden kaynaklanan toplam sağlık etkileri, 86.393 yaşam yılı kaybına veya her yıl 2.876 erken ölüm vakasına yol açıyor.  Kronik sağlık etkileri çerçevesinde, yetişkinlerde her yıl 3.823 yeni kronik bronşit vakası hesaplandı. Ayrıca solunum veya kalp-damar rahatsızlıkları nedeniyle her yıl 4.311 hastaneye kabul vakası Türkiyedeki kömürlü termik santrallerden kaynaklı hava kirliliği ile ilişkilendirilebiliyor.. Akut olarak, çocuklarda 225.384 gün astım semptomları gözlemleniyor.[4] Yapılan çalışma verilerinden yola çıkarak  fosil yakıt ve fosil yakıt özelinde kömürle mücadelenin halk sağlığını korumak için de çok kritik bir önemi olduğunu söyleyebiliyoruz. Çünkü enerji üretme ve elektrik ihtiyacımızı karşılama amacıyla planlanan ve çalışan termik santraller başka bir yerden sağlığımızı tehdit etmekte ve bizde karşılanması gereken başka ihtiyaçları doğurmaktadır. En temelde sağlıklı yaşam gibi.

Türkiye’nin her yerinde devam eden kömürlü termik santral mücadelelerinin yerelden başlayarak ulusal ve uluslararası anlamda sesinin daha da yükselmesi ve karar alıcıların insan ve çevre sağlığını gözetecek şekilde kararlar almasının sağlanması en acil ihtiyaçlarımızdan. Harekete geçebilmek için kendimize sorular sormayı ve cevaplarını aramayı deneyebiliriz. İlk soracağımız soru ise “Neden?” olabilir. “Neden kömürlü termik santraller yapılmamalı?” diye kendinize sorduğunuzda başlayacak yolculuğunuzun son durağı “Kömür’e hayır” demek olacaktır.

Tüm canlılar için.

[1] HEAL-Sağlık ve Çevre Birliği, “İletişim Kiti: Çanakkale, İzmir ve Tekirdağ’da Kömürden Elektrik Üretimi ve Sağlık” Raporu

[2] TMMOB Makine Mühendisleri Odası, “Türkiye’de Termik Santraller 2017” Oda Raporu

[3] Temiz Hava Hakkı Platformu, TEMA, “Çanakkale İçin Hava Kirliliği ve Sağlık Etki Modellemesi”, 2017

[4] HEAL-Sağlık ve Çevre Birliği, “Ödenmeyen Sağlık Faturası”, 2015

Emine Özkan

Ekolojik Okuryazarlık Eğitim Programı Sorumlusu

YUVA