Skip to main content

Savaşın Kapı Önü

Hıven OSMAN, 44 yaşında, iki çocuk annesi.

Suriye’de yaşanan iç savaşla birlikte, yeniden başlıyor Hıven ve ailesinin hikayesi. Önce eşi terk edip gidiyor, iki çocuğuyla yalnız kalıyorlar. Daha sonra ise eşinin ölüm haberini alınca Hıven, bilinmezliklere açılan uzun yolculuğu başlıyor. Önce annesi, kız kardeşi ve iki çocuğuyla birlikte Suriye’nin El Azez kasabasına, on dört saat süren yolun sonunda Gaziantep’e ulaşıyorlar. Ve otogardan, hayatının devamını yaşayacağı Mersin’e ulaşıyorlar sonrasında.

Eşinin kardeşleri, yaşanmayacak, içi boş ve harabe halde bir ev tutuyor ilkin. Sonrasında yeni komşularından bazılarının desteğiyle uyuyacak bir yatakları oluyor, yemek pişirecekleri birkaç kapları. Gündelik bahçe işlerine giderek günlük 14 saat çalışarak otuz beş lirayla geçindiriyor evini. Bahçe sahipleri parasını vermeyince kavga ederek oradan ayrılıyor. Aile olarak zor durumda kalınca, etraftaki insanların da ikna çabalarıyla birlikte, Hıven’in ablası varlıklı olduğu iddia edilen 60 yaşındaki bir adamla evlenmek zorunda kalıyor ve yeni evine taşınıyor.

Bir fabrikada iş bulan Hıven, aylık 700 lirayla geçindiriyor evini. Yaşadığı tüm zorlukların ortasında, annesini kaybediyor bu defa. Annesinin vefatıyla birlikte çocuklarına bakacak kimse kalmayınca, çalışamayacak durumda kalıyor evin annesi. Ve güvenlik sorunu yaşanan mahallesinde, çocuklarını tek bırakmaktan da korkuyor.

Savaş kapısının önüne çokça güçlük ve ölümler bırakıyor. Onca zorluğun ortasında, yerel halkın ayrımcı muameleleriyle karşılaşıyor binlerce mülteci gibi. Günün tüm yorgunluğuyla yatağına gittiği gecelerin sabahında, kapısının önünde kırılmış saksı çiçeklerinin yanında çöp yığınları buluyor, mahalleden uzaklaşsın diye yapılan bu eylemlerin ucu, ayrımcılığın en kirli yüzüne bulanıyor gün geçtikçe. Omzundaki yükleri artıyor alnından damlayan terlerle birlikte, sabahları kapısının önüne atılan kedi ölülerini kaldırırken yerden.

Bir süre Kızılay yardımıyla geçiniyorlar, çocuklarının okula gitmesini ve sıcak bir evde karınlarının doymasını istiyor sadece. Hıven’in yolu, eşinin Mersin’deki kardeşlerinden duyarak başvurduğu Yuva Derneği Emek Karşılığı Nakit Destek projesiyle kesişiyor.

Altı aya yakındır belediyeye ait Kültür Merkezi’nde çalışan Hıven için, çocuklarını yanında götürebildiği bu işte çalışmak büyük güç katıyor hayatına. Kadın kimliğiyle, savaşın ve göçün ortasında mücadele veren Hıven, “projeyle birlikte neler değişti hayatında” sorusunu şöyle yanıtlıyor; “Bu işe başlamadan önce, bu ülkenin insanlarının çok kötü yanlarını görmüştüm, fakat çalıştığım yerde yerel halkla ilk defa bu kadar yakın bir ilişki içine girdim. Çalıştığım yerdeki proje çalışanı Türk arkadaşım, evinden bana elektrikli süpürge ve eşyalar getirdi. Kültür Merkezi içinde yer alan Hayır Çarşısı’ndan kendime ve çocuklarıma kıyafetler edindim. Merkezdeki herkes bana yardımcı oldu, yetkililer evime buzdolabı aldı. Burada sosyal çevre edindim, birçok arkadaşım oldu. En önemlisi kendi kazandığım parayla evimi geçindirip çocuklarıma bakabiliyorum. Kendi kazancım sayesinde kimseye muhtaç değilim, kimseye ihtiyacım yok. Proje sayesinde sosyal hayata kavuşarak kendi ayaklarım üzerinde onurlu bir hayat edindim, çocuklarıma bakabilmek ve onurlu yaşamak çok güzel. Kendimi güçlü hissediyorum.”

Savaşın kapı önüne bıraktığı ölümlere inat, güçlenen kadınlar, güçlenen insanlar yaşamı ekiyor saksıdaki topraklara.

Yazan
Gülsüm Zozan Güngör | Sosyal Çalışmacı
Emek Karşılığı Nakit Destek Projesi – Mersin

2018

Salma’nın Evi

Salma savaşın ortasından yollara düşüp mülteci olarak bu ülke topraklarına gelen binlerce insandan biri. Bunun dışında taşıdığı önemli olan bir diğer kimliği ise kadın ve anne oluşu. Gelmiş olduğu Mersin’de, şimdi iki çocuğu ve yetmiş yaşındaki kayınvalidesi ile birlikte yaşıyor. Eşi ise sınır geçişlerinde yaşadığı problemler, resmi kayıt esnasındaki zorluklar ve ekonomik darboğazdan ötürü hala Suriye’de bulunmakta.

32 yaşındaki Salma, CfW projesinin Toroslar Belediyesi ayağında işe başlayan ilk yararlanıcı grup içinde bulunuyor. Yaklaşık altı aydır, belediyede temizlik görevlisi olarak çalışıyor Salma. Suriye’nin kültürel yaşamına bağlı olarak kadınların hiç bir şekilde çalışma hayatına dahil edilmemiş olması, Türkiye’ye gelmiş Suriyeli kadınların önüne bir engel olarak çıkıyor. Proje başlangıcında bu engelle hep birlikte yüzleşmiş bulunuyoruz. Bu kadınlardan biri olan Salma’da da ortaya çıkıyor aynı çekingenlik. Kafasındaki birçok soru işaretine rağmen, vazgeçmek yerine çalışmayı seçiyor Salma. Geçirdiğimiz bu kısa süre zarfında, hayatı boyunca iş hayatında bulunmamış tüm kadın yararlanıcılarımız, teşekkür dilekleriyle birlikte işlerinden ve iş yaşantısından duydukları mutluluğu dile getiriyorlar hepimize. Şimdi onlar çalışarak ailesini geçindiren, kendini değerli hisseden ve kendi ayakları üstünde duran insanlar.

Tüm bu yaşananların ortasında, dikkat çeken bir hikaye, bir odak noktası, belki de gözden kaçabilecek bir detay takılıyor gözlerimize. Mesleki eğitim merkezlerinden birinde, Ev Tekstili Süsleme Atölyesi’nde başladığı işi Salma’nın, tüm hayatı boyunca yaşadığı ilk iş tecrübesi. İşten arta kalan zamanlarda, ilk deneyimi olarak bir nakış üzerine resim nakşediyor. Bu ilk işinde, ürettiği ilk el emeğini, ilk çalışmasını gösteriyor bizlere uzatarak; bir ev!

Kelimelerin bir yerde kendini insanın içindeki duygulara doğru saldığı noktada, Salma’nın ellerinde geçmişinin ve anılarının o sıcak evi, bu coğrafyada sığındığı duvarların içine sığdırdığı evi, hayatı boyunca zihninde canlanan hayallerinin ortasındaki evi duruyor öylece. Salma’nın evi neresidir diye soramadan, avuçlarında Salma’nın evi bakıyor bizlere.

Özgür YILMAZ | Sosyal Çalışmacı

Emek Karşılığı Nakit Destek – Mersin

2018

Canlıların Hakkı

Nasıl insan hakları varsa doğanın ve diğer tüm canlıların da hakları olduğunu düşünüyorum

Bu eğitim çok iyi organize edilmiş ve harika bir ortamın içinde, bize kent yaşamından uzak, daha fazla farkındalık katarak, doğanın tam kalbinde neler olduğunu, doğanın neler yaşadığını öğretti. Hatta belki bu eğitime gelene kadar doğa umurumuzda değildi ama burada doğanın, canlıların ne kadar çok şey yaşadığını canımız yana yana öğrendik. Nasıl insan hakları varsa doğanın ve diğer tüm canlıların da haklarının olduğunu düşünüyorum. Ve mücadeleye devam!

Celal Sağcan

2017

Keşif

İnsan kendini her zaman keşfedebilir, burası bana çok şey kattı.

Benim adım Judi Necar. Halepliyim. Dört yıldan beri Türkiye’deyim. Biz ilk gelenlerdeniz. Halep’in kuzeyinde oturuyorduk. Savaş ilk olarak oraya sıçradı. Şimdi bir belediye okulunda Suriyeli çocukların Türkçe öğrenmesine yardım ediyorum. Daha sonra burada İngilizce derslerine katılıyorum ve resim dersi alıyorum. Bir yandan da İngilizce öğreniyorum. Burada ilgi alanlarım gelişti, iyi insanlarla tanıştım. İnsan ne kadar yeni insanla tanışırsa o kadar yeni şey öğrenebilir. Buraya ilk geldiğimde yalnız bilgisayar için geliyordum, sonra TOEFL derslerine katıldım. Şimdi hepsiyle birlikte resim de öğreniyorum. İlk başladığımda çizmeyi bilmiyordum, yavaş yavaş öğrendim. Yani insan kendini keşfedebilir. Burası bana çok şey kattı.

Judi Necar, Nizip Toplum Merkezi

2017

Şakacı Taraflarımız

Şimdi Suriyelilerle derste bir aradayız, gülüp konuşuyoruz, baya kaynaştık artık. Şakacı taraflarımız uyuşuyor.

Aslen Nizipliyim ben ama Hollanda’da büyüdüm. Biz de şimdi derslerde Suriyelilerle bir aradayız, gülüp konuşuyoruz, dışarıda normalde yanlarından geçip gidiyorduk, şu an bayağı kaynaştık artık. Şakacı taraflarımız uyuşuyor. Kadın nereli olursa olsun, hangi ülkeden olursa olsun, nakış, dikiş için bir araya gelince aynı dili konuşuyor. 3 aydır geliyorum toplum merkezine. Son açılan kursa katıldım. Artık evimiz gibi oldu burası. Hocamızla da arkadaş olduk. Burada geçen zaman bana çok faydalı oldu. Bilmediğim çok şey öğrendim.

Emine Balkanoğlu, Nizip Toplum Merkezi

2017